🔴BİR ZAMANLAR TÜRKİYE — Türkiye’de 1990’lı yıllarda ise iyiden iyiye artan dışa açılım ve yükselen sekülerleşmeyle bu çark, çok daha süratli dönmeye başlamıştı.
Şimdilerde daha farklı bir hâl alan yılbaşının ekonomik arka planı ise Türkiye gazetesinin 31 Aralık 1995 tarihli manşetine şu şekilde yansımıştı:
KIYASIYA KAVGA VAR
Eğlencesi, hediyesi, güç, gövde gösterisi, kazanma içgüdüsü, israfı zorlayan tüketim çılgınlığı ile bir gece (yılbaşı) için ortaya serilen ekonomik değer 50 trilyon lirayı aşıyor. Ve bu pastadan en büyük payı kapmak için kıyasıya bir kavga veriliyor.
Yılbaşı çılgınlığının boyutları günler önceden ilan edilmişti. Gazetelerde yayımlanan ve insanları, tatil yapmaya ve eğlenmeye çağıran ilanların temelinde yatan 50 trilyon liralık pasta düşünülürse, şirketler bu pastadan pay alma savaşı verdi. Yılbaşı tüketimi çılgınlığından en büyük pay, dev alışveriş merkezlerinin oldu. Vitrinler hediyelik eşyalardan geçilmedi ve satışlar üçe, beşe katlandı.
Özellikle büyük oteller, kulüplerde yoğunlaşan ve içerisindeki içki ve eğlendirme unsurlarıyla, kişi başına astronomik masraflara yol açan yılbaşı gecesinden pay kapma savaşı kıran kırana bir piyasa oluştururken bu sektördeki parasal hareketlilik de trilyonlarla ifade edilebiliyor.
Firmalar arası dağılımdan, medya ve kültür değişimi baskıyla yaygınlaştırılan yılbaşında kişiler arasında hediye alıp-verme zorunluğu ile trilyonlara varan bir hediye pazarı oluşmuş durumda.
“ZARURİ HAL”
Bir gece için, “zaruri hale getirilen” alkollü içecek, özel lüks yiyecek, fındık fıstık gibi kuruyemiş, ithal meyve, şekerleme, çikolata tüketiminde, israf boyutlarını zorlayan aşın tüketimin desteklediği ekonomik piyasanın boyutu da trilyonları buluyor.
Devlet destekli Milli Piyangonun yılbaşı özel çekilişi 5 trilyon liralık bir piyasa oluşturuyor. En büyük ikramiyenin 80 milyar lira olduğu Millî Piyango biletleri 10 milyon adet satıldı.