Elgin Mermerleri tartışması büyüyor… İşte Türkiye’nin atacağı adımlar

Geçtiğimiz hafta Sky News’in haberine göre, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis ve British Museum Yönetim Kurulu üyeleri, bu yıl iki veya üç kez, Elgin mermerlerinin Yunanistan’a iade edilmesi konusunda görüşmeler gerçekleştirdi. Bir müze yetkilisi, bu görüşmeleri doğruladı ve kurumu, iki ülke arasında bir anlaşma sağlanması halinde, iade konusunda katı bir tutum izlemediğini belirtti.

Birleşik Krallık’ta ise 2017 yılında yapılan bir Ipsos-Mori anketinde, Britanyalıların %69’unun heykellerin Yunanistan ile birleştirilmesini desteklediği, yalnızca %13’ünün ise bu fikre karşı çıktığı ortaya çıkmıştı.

Elgin Mermerleri, Atina Akropolü ve Parthenon kalıntıları dahil olmak üzere, 1799 ile 1803 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nda Britanya büyükelçisi olarak görev yapan Thomas Bruce (Lord Elgin) tarafından Yunanistan’dan alındı. Elgin, 19. yüzyılın başında çaldığı heykelleri Londra’ya taşımak için Osmanlı yetkililerinden izin aldığını iddia etmiş.

200 yıldan fazla geçmiş olsa da heykellerin kime ait olduğu konusundaki tartışmalar devam ediyor. Yunanistan’ın Ta Nea gazetesinde çıkan bir haberde British Museum Direktörü Hartwig Fischer, müzenin tutumunu yineleyerek heykellerin Yunanistan’a geri verilmesi için bir yükümlülükleri bulunmadığını belirtmiş ve heykellerin yasal olarak edinildiğini ve müzenin kalıcı koleksiyonunun bir parçası olduğunu yıllar önce savunmuştu.

Zeynep Boz

TÜRKİYE TODAY’E ÖZEL AÇIKLAMALAR

Türkiye Today, konuyla ilgili Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nde Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi Başkanı Zeynep Boz ile konuştu. Boz, Elgin mermerlerinin iadesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bakış açısı hakkında özel açıklamalarda bulundu.

OSMANLI DEVLETİ İZİN VERDİ Mİ?

Parthenon Mermerleri’nin 1799-1803 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun izniyle alındığı iddia ediliyor. Bu tür izinlerin verilmesinde nasıl bir prosedür uygulanıyordu?

Osmanlı Devleti’nin bu döneminde yurtdışına çıkarılan eserler için bir ferman olması gerekirdi en temel gereklilik ve prosedür buydu.

Sky News’te çıkan habere göre Parthenon mermerleri gibi tarihi eserlerin iadesi için Yunanistan’la uluslararası düzeyde bir iş birliği planınız var mı?

Tarihsel gelişmelerin bir sonucu olarak, günümüzde ülkeler kabaca kaynak ve pazar ülkeler olarak ayrılmaktadır. Ülkeler arasında çok net bir ayrımdan kaçınmamız gerekse de Türkiye ve Yunanistan’ın kaynak ülke olma vasıflarıyla ortak bir kaderi paylaştıkları söylenebilir. Bu kapsamda sadece belli bir eserin iadesi için değil, kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelenin her boyutunda Yunanistan’la işbirliği halindeyiz. Parthenon Mermerleri içinse Türkiye uzun yıllardır açıklıkla ifade ettiği desteğini adil yaklaşımın bir gereği olarak sürdürecektir.

Yunanistan’ın Parthenon Mermerleri gibi eserlerin iadesi konusunda çalışmalarında Türkiye’nin duruşu nedir?

Parthenon mermerleri gibi bir anıtın, taşınmaz bir kültür varlığının parçası olan eserlerin bir taşınabilir eşya gibi düşünülmemesi gerekir. Bu tip parçaların ait olduğu yapıdan kesilerek götürülmüş olması bilinçli ve planlı bir davranıştır ve açık bir belge bulunmaması halinde en azından tarihin vicdanında meşru kabul edilemez.

Konunun ancak İngiltere ve Yunanistan tarafından verilecek yapıcı kararlarla çözüme kavuşabileceğini biliyor ve buna saygı duyuyoruz. Ancak, eserlerin yasal olarak gittiği iddiasını ortaya atan tarafın bunu ellerinde tercümesini bulundurduklarını iddia ettikleri bir belgeden daha fazlasıyla kanıtlaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu eserlerin Yunanistan’a iade edilmesi ve her iki ülkenin de bunu dostluk mesajlarıyla tüm dünyaya duyurması kültürel mirasın birleştirici özelliğinin bir yansıması olacaktır.

Osmanlı dönemine ait olduğu iddia edilen izin veya fermana dair Türkiye arşivlerinde bir kanıt bulunmaması, uluslararası hukuk açısından nasıl bir önem taşıyor?

Konu vuku bulduğu dönem sebebiyle uluslararası hukuk enstrümanları kapsamında ele alınacak bir yan taşımamaktadır. Bu fermanın bulunmaması İngiltere tarafının ortaya atılan ve bu eserlerin Osmanlı Devleti sınırlarından yasal olarak çıkarıldığına ilişkin iddiaların aksini gösteren bir durumdur.

Tarihi eser kaçakçılığı ile mücadelede Türkiye’nin yürüttüğü en önemli aktif projeler nelerdir?

Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesinde 2020 yılında kurulan Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı bu alanda uzmanlaşmamıza katkıda bulunmuştur. Düzenli faaliyetlerimiz yurtiçi ve yurtdışı olarak ikiye ayrılmış, bunlara ek olarak Eğitim-Farkındalık Şubemiz aracılığıyla farklı kesimlerde bilinç arttırıcı projeler hayata geçirilmektedir. Bunlar arasında arkeolojik sit alanlarına yakın konumdaki köylerde sohbetler, öğrencilere yönelik “Kültür Koruyucuları” programı, “Kaçış Yok” sergileri, Müze Uzmanları Hizmet içi eğitimleri ve kitap, broşür, kamu spotu ve çok dilli çizgi roman prodüksiyonları da dahil olmak üzere çok geniş alanda projelerimiz yürütülmektedir.

Son yıllarda Türkiye’den yurt dışına kaçırılan eserlerin geri getirilmesinde ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

İşbirliği ve müzakere açısından imkân bulamamak, muhatap ülkedeki kolluk birimlerinin bu alana yeterli önceliği vermemesi, hedef ülkelerdeki pazarın yasal olarak beklenen şeffaflıkta olmaması en temel sorunlar. Bu sebeple Türkiye bu bakış açısının değiştirilmesine yönelik girişimlerde bulunmaktadır.

Türkiye, kaçırılan eserlerin iadesi için diğer ülkelerle ne tür iş birlikleri yapıyor? Öne çıkan başarı hikayelerinizden birkaç örnek verir misiniz?

UNESCO başta olmak üzere çok taraflı organizasyonları güçlü bir şekilde desteklemekle birlikte kültür varlığı kaçakçılığı alanında ikili anlaşmalara da önem veriyoruz. Bugüne kadar 12 ülke ile ikili anlaşmamız bulunmaktadır. Bunlardan özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İsviçre gibi güçlü iç piyasaları bulunan ülkelerle yaptığımız anlaşmaların bilgi paylaşımı ve işlemlerin hızlandırılması konusunda faydalı olduğu söylenebilir.

Ülkemiz ile ABD Manhattan Bölge Savcılığı arasındaki işbirliği ya da ABD Müzeleriyle sürdürülen müzakereler sonucunda ve ülkemizin çabalarının dünyada yankı bulmasıyla sonuçlanan gönüllü iadeler kapsamında 2021 yılından bu yana 151 kültür varlığımız ABD’den topraklarımıza getirilmiştir. Bunların arasında Perge Antik Kenti’nden kaçırılan lahit parçaları ve heykel başları, Burdur İli’nde bulunan Boubon Antik Kenti’nin yağmalanması sonucu yasadışı olarak yurtdışına kaçırılan bronz imparator heykelleri ve Elmalı sikkeleri ile Kiliya idol örnekleri yer almaktadır. Eserlerin iadesi için geçmişe yönelik delil arama çalışmaları yapılmış ve bu kapsamda da kaçak kazı ve kültür varlığı kaçakçılığı olaylarına ilişkin binlerce arşiv belgesinin taranması, eski gazete haberlerinin tetkik edilmesi, akademik yayınların derlenmesi, alan incelemeleri, görgü şahitleri ile görüşmeler gibi çok yönlü araştırmalar gerçekleştirilmiştir.

Bu soruşturmalar dışında çok sayıda müzayede de takip edilmektedir. Bu anlamda bir örnek de Hollanda’dan vermek isteriz.

Hollanda’da bulunan Oriental Art Auctions Müzayede Evinde 17 Eylül 2021 tarihinde, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Neval Konuk Halaçoğlu’nun ihbarı ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca yapılan incelemelerle bir camii kitabesinin satışa çıkarılacağı tespit edilmiştir.
Üzerinde Osmanlı Türkçesi ile “Şile Kazasında Bozgoca Karyesinde El-Hac İbrahimzade Hurşid Bey’in Cami-i Şerifi Hayratıdır 17 Safer Sene 1285” yazılı kitabenin ülkemizden yasal yollarla çıkarılmış olmasının mümkün olmadığı, bu eserin bir mimari taşınmazın parçası olması nedeniyle ticarete konu edilemeyeceği Dışişleri Bakanlığımız kanalıyla Hollanda ilgili makamlarına iletilmiştir.

İade sürecinde destekleyici delillere ihtiyaç duyulmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi uzmanlarınca Şile Jandarma Komutanlığı, Şile Cumhuriyet Başsavcılığı, Şile Belediyesi ile görüşmeler sağlanmış, Belediye arşivinde yer alan bilgi ve belgeler sayesinde yazıtta adı geçen Hurşit Bey’in Şile’de yaşayıp vefat ettiği, ailesinin de halen Şile’de yaşamakta olduğu belgelenmiştir. Böylece yazıtın üzerindeki ifadeyi destekler tarihi bilgi ve kanıtlara ulaşılmıştır.

Ayrıca, Bozgoca Köyü sakinleri ile ikili görüşmeler yapılmış ve köy halkından yaşı müsait olan vatandaşlarımızın 1960’lı yıllarda bu yazıtı burada görmüş olduklarını beyan etmeleri üzerine bu kişilerin ifadeleri Hollanda makamlarına sunulmuştur. Bozgocalı vatandaşlarımız tarafından verilen bu bilgilerin eserin ülkemize iadesi çalışmalarına katkısı büyük olmuştur.

Tüm bu bilgi ve belgeler doğrultusunda söz konusu esere el konularak, adli yardımlaşma talebimiz kapsamında eser 2022 yılı Mayıs ayında süreç boyunca konunun takipçisi olan Lahey Büyükelçiliğimize teslim edilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaçakçılıkla Mücadele Dairesince yürütülen çalışmalar Adalet Bakanlığımız, Dışişleri Bakanlığımız, Şile Cumhuriyet Başsavcılığımız, Şile Jandarma Komutanlığımız ve Şile Belediyesi ile kurulan yakın işbirliği sayesinde olumlu bir şekilde sonuçlandırılarak eserin ülkemize iadesi sağlanabilmiştir. 

Türkiye’nin kültürel mirasının korunması için kamuoyunun farkındalığını artırmaya yönelik projeleriniz var mı?

Kültür mirasımız hakkında farkındalığın arttırılmasına yönelik faaliyetlerimiz kültür varlığı kaçakçılığına karşı verilen mücadelenin en önemli bileşenlerinden biridir. Bu kapsamda, tasarladığımız etkinlikler ve hazırladığımız materyallerle kültür mirasının korunmasına yönelik mesajlarımızı bir ulusal seferberlik anlayışı içerisinde belirlediğimiz farklı hedef kitlelere iletmeye gayret ediyoruz.

İlkokul çağı öğrencilerinden, kolluk kuvvetlerine mensup personel ve adli makamlar da dahil olmak üzere çok geniş bir kitleye, ihtiyaçlarına göre içerik üretiliyor. Arkeolojik sit alanlarının yakınlarında ikamet eden vatandaşlarımızla bir araya gelerek sorunlarını dinliyor ve aynı zamanda onlara beklentilerimizi aktarıyoruz. Kamu spotları, broşürler, afişler ve dijital materyaller üretiliyor ve yayınlanıyor. Bu farklı materyallerle, kültür varlığı kaçakçılığını hukuki ve yabancı bir terim olmaktan çıkararak hedef kitlemizin mücadeleye destek vermesi ve en önemlisi bu tür yasadışı eylemlere dolaylı da olsa bulaşmaması yönünde bilinçlenmesini hedefliyoruz. Milli kültürümüzün unsurları da bu kapsamda değerlendiriliyor.

Bakanlığımızca “Yüzsüz Deli Hırsız” başlıklı Karagöz oyunu hazırlatılıp hem fiziki gösterileri gerçekleştirilmiş hem de videoları dijital platformlarda yayınlanmıştır. Yine bir kültür varlığımızın iade sürecini anlatan “Artemis’in Yolculuğu” başlıklı çizgi roman Türkçe ve İngilizce dillerinde hazırlanmıştır. Ülkemizin farklı şehirlerinde kültür varlığı kaçakçılığına ve iade süreçlerine dikkat çekmek üzere “Kaçış Yok” sergileri düzenlenmektedir. Bu çalışmalarla mesajımızı mümkün olan en fazla sayıda kişiye, etkili bir şekilde ulaştırmak için sürekli bir arayış içerisindeyiz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir