Yazar, senarist ve eleştirmen Selim İleri 75 yaşında hayatını kaybetti.
Türk edebiyatının büyük ustalarından olan İleri son röportajlarından birini Türkiye Gazetesi’nden Murat Öztekin ile gerçekleştirmişti.
İleri’nin “Üç gece hastane yatağında tamamen bilinçsiz yaşamışım. O zaman yanımda kalan bir arkadaşım söyledi; sabaha kadar Adnan Menderes’ten özür dilemişim, ‘Ben size bir şey yapmadım!’ demişim” sözleri vefatından sonra yeniden gündeme geldi. İleri iki defa ölümden döndüğünün altını çizmişti.
Selim İleri’nin açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
İlk öykünüzün isminde de yalnızlık geçiyor, sonra romanınızda da… Romancılar için yalnızlık bir sürükleniş mi, yoksa bir tercih midir?
Hem o hem de o… Benim için yalnızlık hayatın sürüklediği bir yerdi ama bir açıdan da çalışmak için imkân oluşturdu. Eğer düzenli bir aile hayatım olsaydı aynı rahatlıkla çalışamazdım. Sanıyorum bu, birçok yazarda var.
Peki hiç aile ve sıcak yuva hasreti çekmediniz mi?
Çekmiş olmalıyım. Kendi başıma bir hayat yaşamayı tercih ettim. Ailem olsaydı daha iyi olurdu herhâlde.
TÜRKİYE’DEKİ İNSANLARIN ACILARI UNUTULMASIN
Aslında yazdıklarınız bir vasiyet gibi… Bunun dışında okuyucularınıza bir vasiyetiniz var mı?
Türkiye, insanların çok acılar yaşamış olduğu bir ülke. O insanların yaşadığı acıların unutulmaması gerekiyor. Tek vasiyetim bu.
GENÇLERİN İSRAİL’E İTİRAZI ÇOK ÖNEMLİ
Bir edebiyatçı olarak dünyanın şu anki bulunduğu kaotik durum ve Filistin’deki savaş size ne düşündürüyor?
Bunların artık son savaşlar olduğunu düşünüyorum. Bugün Fransa gibi dünyadaki olaylara uzaktan bakmış bir ülkedeki genç nesiller bile İsrail’e itiraz ediyorlar. Bu çok önemli bir işaret. Hiç ummadığımız milletler, Doğu’da yapılan kötülüklere karşı.
RESİMLERİMİ SERGİLEMEKTEN UTANIRIM
Yıllar sonra resim yapmaya başlamışsınız. Bu merak nasıl oluştu?
İki buçuk sene hastanede yaşadıktan sonra evime gelince uzun süre kafamı toparlayıp kitaplarla meşgul olamadım. İlk gençliğimde resim yapmaya çalışırdım. Sonra kırklı yaşlarda tekrar denemiştim. Yapamadığıma karar verip bırakmıştım. “Bir kere daha deneyeyim, olmasa da yapacağım” dedim. Resim vakit geçirici bir şey oldu, beni oyaladı. Hoşuma da gitmeye başladı. Ama bunları sergilemekten utanırım.
Peki, bundan sonra ne yapacaksınız?
Şimdi uzun vadeli romansı bir şey yapmaya çalışıyorum. Doğrusu o bittiği vakit ne yapacağım diye korkuyorum.
ŞİİR YAZMAYI ÇOK DENEDİM HEPSİNİ YOK ETTİM
Kitapta yazma üsluplarını da tartışıyorsunuz. Eserlerinizin nevi şahsına münhasır bir üslubu var. Bu tarzı geliştirmenize yol açan şey neydi?
Gerçeği en fazla nasıl yansıtabilirim düşüncesiyle yaptım. Ahmet Haşim “Bir yazı natamam olmalı” diyor. Bütün estetik görüşümü baştan aşağı belirleyen şey o cümle oldu. Çünkü tamam olan ilahi bir şey, natamam ise insana aittir.
Bu sulu boyaya benzer natamam üslup, kitaplarınıza şiirsellik de katıyor…
Çok istedim şiir yazmayı. Çok da denedim. Hepsi başarısız oldu ve tamamını yok ettim. Sonra düz yazıda bunu yapmak istedim. Ama bilinçli yapmadım. Tabii, sonra bazı büyük şairlerden güç de aldım. Mesela Attilâ İlhan “Sen farkında değilsin, yazdıklarını alt alta koy dize olur” demişti. Bu sözler çok mutlu edici ama esas şiir bambaşka bir şey. Allah’ın verdiği bir kabiliyet var, onunla kifayet etmek gerekiyor.