YILMAZ BİLGEN / HALEP – Muhalifler şehirleri birer birer ele geçiriyor, Suriye’nin kalbi olan Şam’a doğru ilerliyor. Şam neredeyse artık bir adım mesafede…
Muhaliflerle birlikte savaşın, özgürleştirmenin her adımını birlikte atıyoruz. Özgürleşen bölgelerde halk zulümden kurtulmanın sevinci ile muhaliflerin her birini birer kahraman edasıyla karşılıyor, kucaklıyor. Her yerde tam bir bayram havası var. Mutluluk gözyaşları, sevinç naraları ile birlikte göğe yükseliyor.
Olanları size bütün çıplaklığıyla anlatmak için muhaliflerle birlikte hareket ediyoruz. Bu hengâmenin arasında, geçmişte yüreklerimizi dağlayan ancak şimdi özgürleşmenin de verdiği tat ile bizi sevince boğan bir olayı aktarmak istiyoruz.
Ömer bin Abdülaziz’in hazretlerinin türbesi köylüler tarafından onarılmış durumda…
Aynı odada eşi ve hizmetçisinin de kabri bulunuyor.
KÜLE DÖNMÜŞ BİR TÜRBE
Öncelikle Mayıs 2020’ye dönmek gerekiyor. Bu tarihte dünya ajanslarına düşen haber ve görüntüler, yüz milyonlarca Sünni Müslüman’ın gönlünü yaralamıştı. Çünkü görüntüler çok acıydı. Görüntülerde ateşe verilerek harabeye çevrilmiş bir türbe, türbenin içinde parçalanmış, kazılmış kabirler vardı. Kabirlerin âdeta içi oyulmuş gibiydi. Bir iddiaya göre kabirlerin içerisindeki naaşlar da çalınmıştı.
Olayların yaşandığı yer Hama’ya bağlı Maar’et Numan kasabasının Deyrşarki köyü… Türbenin adı Deyrşarki Türbesi… Türbede üç kabir bulunuyor. En önemlisi, İslam’ın en büyük isimlerinden, icraatlarıyla âdeta Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi olarak görülen Ömer bin Abdülaziz hazretleridir. Daha meşhur ifadeyle Hazret-i Ömer’in torunu Ömer bin Abdülaziz… Diğer iki kabir ise, Ömer bin Abdülaziz’in eşi Fatima binti Abdülmelik ve halifenin hizmetçisi Yahya bin Mansur’a ait…
İRAN DESTEKLİ TERÖRİSTLER
Ömer bin Abdülaziz’in kabrini bu hâle getirenler ise, bölgede hâkimiyet kuran İran destekli teröristlerdi. İran dâhil etkilerinin olduğu her yerde Sahabe-i kiramın kabirlerini talan eden, harabeye çeviren, isimlerini kazıyan teröristler Suriye’deki bu mübareğin kabrine de aynı şeyi yapmışlardı. Esad rejiminin desteğiyle köye gelen teröristler ellerinden geleni ardına koymamıştı.
ŞİİLER KAÇTI, ZULÜM BİTTİ
Muhaliflerin ele geçirdiği Hama’da ilk durağımız, işte o, geçmişte yüreğimizin dağlandığı Ömer bin Abdülaziz’in yakılıp yıkılan türbesi oldu. Türbenin hâli gerçekten içler acısı.. Alevlerin izleri hem türbe içi hem türbe dışında Şii zulmünün bir ibret vesikası olarak duruyor. Duvarlar kazma ve kurşun izleriyle dolu. Camlar kapılar paramparça…
ŞİİLER NAAŞINI KAÇIRDI MI?
Ömer bin Abdülaziz ve yanındakilerin kabirleri harap hâlde, onlar da paramparça olmuş. Köylülere hemen “Ömer bin Abdülaziz’in naaşının İran destekli teröristler tarafından kaçırıldığı doğru mu?” diye soruyoruz. “Hayır, burada yatıyor ama türbeyi, gördüğünüz gibi, işte bu hâle getirdiler” cevabını alınca içimize bir sevinç doğuyor. Köylüler “Türbeyi elimizden geldiğince korumaya çalıştık, bundan sonra tamamen onaracağız ve eski günlerine döndüreceğiz” diyor.
Şia Akademisinden içeri ilk giren gazete Türkiye oldu.
Binanın içerisi bir akademiden daha çok askerî eğitim alınan merkez havasını andırıyor.
HALEP’TE ŞİA AKADEMİSİ
Günlerdir sahada çektiğimiz sıkıntının ardından Ömer bin Abdülaziz’in türbesinin Şii zulmünden kurtarılmasının sevinci bütün yorgunluğumuzu atmamızı sağlıyor. Bu sevinçle Halep’e gidiyoruz. Dünya basınında bugüne kadar hiçbir gazete veya televizyonun giremediği, hatta Şii’lerden başka hiç kimsenin kapısından içeri bile bakamadığı Halep’in merkezindeki Şia Mektebine doğru yol alıyoruz.
HALEP VE ESADLARIN ZULMÜ
Arap Baharı’nın da etkisiyle 15 Mart 2011’de Suriye’nin güneyindeki Dera ilinde başlayan iç savaşın bugüne kadar en önemli merkezi hep Halep oldu. Çünkü Halep yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptı, yüzyıllarca da Sünni İslam’ın kalelerinden biri olarak ayakta durdu. Ancak Baas rejiminin Suriye’yi ele geçirmesiyle birlikte Halep Şia dünyasının hep hedef noktası hâline geldi. Baba-oğul Esadların zulmüne ve baskılarına rağmen Halep, 2016 yılına kadar Sünni kimliğini korumayı başardı.
RUSYA-ESAD-İRAN ÜÇGENİ
2016 yılında İran’dan getirilen binlerce terörist, Esad rejiminin de desteğiyle Halep’i “Şii Kenti” yapmak için yoğun bir saldırı başlattı. Rusya’nın da destek verdiği bombalamalar sonucu binlerce Sünni hayatını kaybetti, yüz binlerce Halepli de Türkiye sınırına yığılarak ülkemize göç etti. Kısa süre içerisinde Halep tamamen Şii kontrolüne geçti ve Sünni Müslüman âdeta mumla aranır hâle geldi. Halep’i bir Şii kenti yapmayı temel hedef seçen İran yönetimi, hemen bölgenin hem demografik hem de siyasi-kültürel hayatını değiştirecek adımlar atmaya başladı.
TERÖRİST YETİŞTİRİYORLAR
Şehirdeki bütün idareyi ele geçiren İran destekli gruplar, yüzyıllardır yaptıkları bozgunculuğa bir yenisini de daha eklemek için işe koyuldu. Halep’in İzaa bölgesinde bir akademi kurdular. Adı “Şia Akademisi”… Burası bir kale gibiydi. Kimse giremiyordu. İran’dan din adamları gelip burada dersler veriyordu. Sadece din adamları değil aynı zamanda İran Devrim Muhafızları komutanları da gelip öğrencileri askerî eğitimden geçiriyordu. Burada sadece ders değil aynı zamanda savaşçı militanlar yetiştiriliyordu. Mezun olanlar Sünni bölgelere savaşmak üzere gönderiliyordu.
AKADEMİNİN YANINA OTEL
Akademinin etrafındaki her yeri gasbeden İran destekli teröristler, dev bir otel inşaatına da başlamışlardı. Otelin yanında ayrıca inşaat hâlinde bir bina daha gördük. Öğrendiğimize göre, burası da yeni bir üniversite olacakmış. Ama muhaliflerin gelmesiyle Şiiler arkalarına bile bakmadan bölgeyi terk edince inşaatları da yarım kalmış.
KAÇARKEN YAĞMALAMIŞLAR
Bugüne kadar kimsenin girmesine izin verilmeyen Şia Akademisinin kapısındayız. Bina çok büyük ve geniş bir alana yayılmış. Etrafında gasbedilen arazileri de eklerseniz, binlerce dönümlük bir alanı kapsıyor. Özel izinle içeri giriyoruz. Duvarlar başta Humeyni olmak üzere İranlı yöneticilerinin posterleriyle kaplanmış. Şiiler binayı terk ederken âdeta yağmalayıp öyle kaçmış. Her katta onlarca oda var. Yemekhane, yatak odaları, derslikler… Hatta teröristler öyle panikle kaçmış ki, tabaklarda yarım kalmış yemekleri görüyoruz.
Şia Akademisinin içerisindeki özel bölümü ziyaret eden Şiiler, burada “hacı” oluyordu.
Fotoğraftaki sunakta bir taş bulunuyordu ve Şiiler buna “Hacerü’l-Esved” diyordu.
Kaçarken o taşı da götürmüşler.
‘HACI’ OLMAYA GELİYORLARDI
Şia Akademisinin Şiiler için önemli bir özelliği daha var onu da anlatalım ki, nasıl bir kafa yapısı içinde oldukları anlaşılsın. Şia Akademisi aynı zamanda Şiilerin kendi inançlarına göre “hacı” olmak için geldiği bir merkez. Binada âdeta Kâbe’ye alternatif olarak hayata geçirilen bir bölüm bulunuyor. Bu bölümde kendilerince “Hacerü’l Esved” dedikleri bir taş varmış, biz göremedik, çünkü kaçarken muhtemelen o taşı da alıp götürmüşler. Şiiler burayı ziyaret ediyor, sözde Hacerü’l-Esved’e ellerini sürüp “hacı” oluyorlarmış.
İşte bu zulüm artık son bulmuş durumda… Halep özgür… Haleplilerin yüzlerindeki mutluluğu, “Teşekkürler Türkiye” diyerek bizi minnetle kucaklamalarını geride bırakarak yeniden yola koyuluyoruz.